“Biz, bir gün yine Amed’de buluşalım”  

Amed’dir adı, derler ya Diyarbakır yada Diyarbekir …

 Hani şair demişti ya, “Surların içi küncülü çörek, dışı pasta kokar”.  Amed, bir başka şehir, içinde küncülü çörek gibi aşk kokar.

Yılmaz Odabaşı’nın “Ey şehir/Yaralı yatağım benim/Birazdan aksam olacak/Karacadağ’dan kalkan kuşlar saçlarına konacak” ile anlattığı kadim kent Diyarbakır…

 Diyarbakır Nakif’in  şehridir.  Nakif’in sevdası, ilanı aşkı anlatılır. Kırklar dağının kızı, Adilin aşkı Suzan’ı Dicle alınca ağıtlar yakılıyor.

Gazi köşkü serindir/Dicle suyu derindir/Ağlama sen garip anam/Kadir mevlam kerimdir…

 Eylül bir başkadır, hele Amed’de bir başkadır. Diyarbakır’da Eylülde hava serinler, bizde yürekler ısınır. Bir aşk doğar, batan günün aksine gizemli kenttin sokaklarında.

Anlatılmaz bir kadın, yürek yakan, bakışları can yakan bir özel kadın. İklimi, mevsimi uymayan topraklardan gelip Amed’de ben aşık ederim diyen bir kadın…

Benden Aşk dile diyen, aşkımla yan diyen bir kadın.

Dicle kadar asi, Kırklardağı kadar gizemli..

Amedin kızı değil ama Diyarbakır’ın aşkı olan bir kadın…

Gönülden gönüle bir yol diyen bir adam. Karadeniz kadar sert, Dicle kadar coşkulu kadını ilk görüşte vurgun.

Vurgunda, daha ilk bakış ve dilinde; “benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım. Bakışından süzülen, işvene kurban olayım. Lütfuna ermek için, söyle perişan olayım” nameleri…

Ne kadın ama tarifi yok. Mana dolu, anlam yüklü bir kadın.  Amed kadar sert, Ahmet  Arif kadar şiir yürekli… Cümbüşün nakaratları kadar narin. Öyle bir kadın ki, sanki Dicle’nin aşkı, Kırklar dağının Suzan’ı...

 İmkânsız, zor, Dicle kadar tutulmaz. Gem vurulmaz bir kısrak gibi asi. Yanan yangında, sözleri umursamaz… Yarası ve düşleri Amed’de ve Amede kızgın ve Amede dargın… Amed’de yanan yüreği buruk…

 ‘’Bir şehri düşüme almışım/Yârim seni orda görmüşüm/

Bir kalpsize gönül vermişim/Şimdi ölüm benim Amed içinde’’…

Sitemkâr Dicle ’yede, Amede ’de… Söyle yangınına, ‘’ben ne yanlışa meyil vermişim/ Yar yerine karanlık sarmışım/Bağrıma yıldız basmışım/Şimdi hasret benim Amed içinde’’…

 Gün geçer, ay geçer, yıl olur. Yangın kor ama yara eder, yara derindir… Hasret duyar, kırgındır, kızgındır. Her geçen gün hasrete, hasret katar. Yar gider, can kalır, anılarda yaşar.

 Şimdi hasret benim Amed içinde/bir damla bir sel olmuşum/Dicle’yim aşka akmışım/koynumda resmin yatmışım/şimdi vuslat benim Amed içinde/Amed şehrim benim/sende kaldı tüm düşlerim/Amed yaram benim/sende kaldı tüm düşlerim…

24 Eylül 2015

OLYMPUS DIGITAL CAMERA