“Eğer Yeniden Başlayabilseydik “

Yeniden başlamak, geçen fırsatların ardından sadece bir niyet olarak içimizde yaşattığımız geriye dönülmez bir yolun hayaline giden bir sözden başka anlam ifade etmeyen bir deyimdir. Kaybettiklerimizin veya geçen zamanın ardında yaşadığımız yanlışların ve pişmanlıkların ardından söylenecek başka ne olabilir ki…

Eğer yeniden başlayabilseydim…

Keşke o yanlışı yapmasaydım…

O sözü asla söylemeseydim…

Ve devam eder farklı pişmanlıklarımız ve bu pişmanlıklarımız ile geriye dönüp, yeniden başlama isteklerimiz.

Neden insan her şeyin kıymetini kaybedince anlar?

Neden hep sonradan keşkeler başlar?

Zamanında dünya telaşını bırakıp görebilsek elimizdekileri ve farkına varsa değerli olanlarımızın…

Ulaşamadıklarımıza uzanmasak, koşmasak bizim olmayan şeylerin peşinde…

Yetinebilsek sahip olduklarımızla ve mutlu olabilsek sebep aramadan olanın ve olanlarımızla…

Pişmanlık yaşamayan ve bunu ömrü boyunca hatırlayıp sol yanı birazcık olsun acımayan insan herhalde yoktur. Birçoğumuz bunları dile getirmekten korkarız ve ne yazık ki pişmanlıklarımızdan ders çıkartmayı da fazla beceremeyiz. Aslında dile getirebilsek hem kendimiz için hem de anlattığımız kişiler için çok büyük bir deneyim olacaktır.

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama diye bir şiir vardır Rudyard Kipling’in.

 

Eğer diye bir zaman dilimi yok ki!

Eğer; Geçmişte yapılmamışların pişmanlığıdır,

ya da yapılmışların ama yanlışların!

ya da gelecekteki amaçsız bir beklentilerdir!

Eğer bu böyle olursa hayatım böyle olur ile başlayan..

 

Keşke kelimesi de öyledir.

Keşke’de de pişmanlıklar vardır.

Keşke yapmasaydım, keşke daha iyi davransaydım,

Keşke kıymetini bilseydim, keşke daha çok çalışsaydım,

Keşke bu şansımı değerlendirebilseydim, uzar gider bu liste..

 

Bu şiir ile ilgili yazılmış güzel bir yazı..

Hayatınızda keşkeler ve eğerleriniz varsa olmayan bir şey vardır; AN’lar. Yaşanmamışlıklar, beklentiler, kaçan ya da kovalan bir şeyler, Kaçırdığımıza üzülürken veya gelecekten beklentiler içindeyken, su gibi akıp da “farkında olmadığımız” zamandaki AN’lar… ve ne yazık hep kaçırdığımız AN’lar…

 

Hatalar, yanlış anlaşılmalar, pişmanlıklar dünde kaldı. Kelimeler ağzımızdan çıktığı an geçmişte kalıyor. Zaman Tünelimiz yok ki zamanı geri döndürelim. Dünyanın bütün parasını getir satın alamayacağın tek şeydir zaman. Dün bitti. Yarın ne olacağını bilemeyiz. Yarınımızı değiştirmenin tek yolu ise bu günü iyi ve güzel yaşamaktır, düşüncelerimizdir. O da “anda” kalarak, anı güzel yaşayarak, anlayarak mümkün. Bugün; yaşamamız gereken gün bugündür.

Bir filozofa sormuşlar, en değerli kişi kimdir?

Sen demiş, Şu an seninle konuşuyorum.

En değerli an’da şu an. Çünkü şu anı yaşıyoruz. Her an şu an’ı yaşıyoruz.

Enerjimizi, bulunduğumuz anın kıymetini bilerek harcamalıyız.

Çoğunlukla yapılan ne?

Yaptığımız dün’e çok takılı kalıyoruz. Şu ana gerekli olan enerjimizi, dünü yargılayarak, kızarak, eleştirerek değiştiremeyeceğiz şeyler için tüketiyoruz. Yarın; ne olacak bilmiyorum?

Yeni doğumlar, ölümler, yazlar, kışlar, baharlar, açan ve solan çiçekler, yağmurlar ve doğan güneş…

Neyi ne kadar erteleyebilirsiniz ki?

Hele neşenizi, gülmeyi, hayatı anlamayı, yaşamayı nasıl erteleyebilirsiniz ki?

Ağlamak isterseniz bırakın gözyaşlarınızı ağlayın dolu dolu…

Ama gülün de, neşelenin, enerjinizi, gücünüzü teslim etmeyin olaylara, insanlara, sizin ihtiyacınız var o enerjiye ve güce.

Kızdığınız, üzüldüğünüz, nefret ettiğiniz, kıskandığınız, öfkelendiğiniz, her kişiye, her olaya, takılıp kalmayın. Enerjiniz sizin şu an’ınıza gerekiyor.

Yani dün dünde kaldı cancağızım yeni bir şeyler söylemek, yapmak lazım.

 

Jorge Luıs Borges ise bir şiirinde yeniden başlayabilmeye daha farklı bakar.

 

Eğer yeniden başlayabilseydim yaşama

İkincisinde daha çok hata yapardım.

Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.

Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, çok az şeyi ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla, daha çok riske girerdim.

Yolculuk ederdim daha fazla.

Daha çok gündoğumu izler, daha çok dağa tırmanır,

Daha çok nehirde yüzerdim.

Görmediğim birçok yere giderdim,

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye…

Gerçek sorunlarım olurdu, hayali olanların yerine.

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardanım ben.

Elbette mutlu anlarım oldu ama,

Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.

Farkında mısınız bilmem; yaşam budur zaten…

“Anlar”, sadece “anlar”… Sizde “ anı “ yaşayın.

Hiçbir yere yanında termometre, su ,şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardandım ben.

Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.

Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla,

Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, çocuklarla oynardım.

Bir şansım daha olsaydı eğer.

Ama işte 85 ‘indeyim ve biliyorum.

Ölüyorum!…

Önemli olan galiba yaşadığımız her anı, dakikayı güzel ve dolu dolu yaşamak ve sevdiklerimize yaşatmaktır.