“Kent ve İnsan “

Kent ve İnsan benim en çok ilgi duyduğum konuların başında gelir. Her ne kadar Belediye çalışma sürecimden öncede bu konuya ilgi duysam da, Belediyede çalışmaya başlayınca “Kent ve İnsan” konusuna daha bir başka ya da daha farklı bakmaya başladım. “Kent ve İnsan” konusunun en önemli unsurlarından olan ve kent yaşamında, insanların kent yönetimine ve kentin geleceğine yönelik ortak aklın oluşturulacağı en önemli platform olan kent konseyine özel bir ilgi gösterdim. Belirli bir sürede kent konseyi sürecinde sorumluluk aldım. Kent konseyinde Gençlik Meclisi, Kadın Meclisi ve Engelliler Meclisinin oluşturulması sürecini yönettim. Kent Konseylerinin ve buna bağlı Meclislerin kent için ne kadar önemli olduğunu ve nasıl olması gerektiği konusunu sıkça yazacağım ve bu konuda bilinç oluşmasına katkı sağlayacağıma inanıyorum.

Yaşadığımız kentte karşılaştığımız sorunların ve bu sorunlar ile ilgili eleştirdiğimiz kişi yâda kurumların hepsinde aslında bizim kendimiz vardır. Sorunu üreten o kentte yaşayan insanlardır. Kent ve İnsan birbirinden farklı düşünülemeyecek iki önemli kavram ve bu konuda yazılan birçok yazı ve kitap bulunmaktadır. Kent yaşayan canlının insan olduğunu yâda kentlerin insan için oluşturulduğunu düşünürsek bu iki kavramı birbirinden ayırmak mümkün olmaz. Kentlerin bugününe baktığımızda, birbiriyle çelişen yönleri ve özellikleri bünyelerinde barındırdıklarını görebiliriz. Bir yanda kentin diğer kesimlerinden soyutlanmış mekânlardaki ayrıcalıklı yaşamları ile kentin az sayıdaki varlıklı kesimi, öteki uçta herkesten yalıtılmış yaşamlarıyla kentin en yoksulları; kentlerde yoğunlaşma ve yığınlaşmanın neden olduğu eşitsizlikleri görmemek mümkün değildir.

Kentin toplumsal yapılanmasındaki kültürel farklılıklar, farklı yaşam biçimleri, eğitim, sağlık, sosyal hizmetlere ulaşamayanlar, toplumun imkânlarından eşit olarak yararlanamayanlar gibi çok farklı farklılıklar kent yaşamının gerçekleri olarak karşımıza çıkar. İnsanın yaşamını sürdürdüğü Kentler ile ilgili bir bilincinin oluşması ve bu bilincin insan yaşamında uygulanabilir yaşam standartları haline gelmesi gerekmektedir. Buna “Kentli Olma Bilinci” yâda “Kentlilik Bilinci” denilmektedir.                         Ben daha çok “Kentli Olma Bilinci” kavramını benimsemekteyim. Siz kentte yaşıyorsanız, kentli olmanın bilincine sahipseniz kentte yaşıyorsunuzdur. Aksi halde yâda kentli olma bilincinden yoksunsanız sadece kalabalık bir yerleşim alanında yaşıyorsunuz denilebilir.

“Kentli Olma Bilinci” konusunu farkında olan biri olarak çok önemsemekteyim ve bunu bir “kültür” olarak görmekteyim. Bu kültüre “kentlilik kültürü”de diyebiliriz. Kentlilik kültürü, kentin gereklerine uygun yaşayan, sosyal açıdan gelişmiş bireylerin oluşturduğu bir kent yaşamıyla mümkündür. Kentlilik bilincinin ve kültürünün oluşmasında kişinin kent yaşamında aktif rol alması gerekir. Kişi kendini sadece o kentin bir ferdinden ziyade o kenti kent yapan temel taşlardan biri olan insan kavramının gereklerini yerini getirmekle yükümlü hissetmelidir. Kent dışından gelip kent yaşamında kendini hissettiren nüfus ve bu nüfusun kent yaşamına ayak uyduramaması sonucu karşılaştığı kültürel, sosyal ve ekonomik problemler kent yaşamının bozulmasını ve kentlilik bilincinin oluşmasını engeller.

Kültür yaşamın bütünüdür. Kentlilik kültürü ise bu bütünün içerisinde en önemli yer tutan kısmıdır. Kent kültürü, o kentte yaşamış bütün medeniyetlerin sosyolojik, psikolojik, politik ve ekonomik olarak yapmış olduğu etkinliklerin gerek kentsel dokuda yer bulması, gerek toplumsal yaşamda kendini göstermesiyle ortaya çıkan bir bütünlüktür. Kentli olduğunun farkında olan bireyler bu kültürü kendiliğinden edinilebilirler. Bu kültür kendiliğinden edinilebileceği gibi kentte sonradan gelenler veya bu kültürü kendiliğinden edinemeyenler için kültür oluşturma çalışmaları yapılmalıdır.

Kentsel yaşama ilişkin sorunların o kentin sakinlerinin ortak sorunu ve ortak sorumluluğu olmasına rağmen derinleşen yabancılaşma-sorumluluk almadan kaçınma, aidiyetsizlik nedeniyle kentler ortak hareket etmenin de giderek güçleştiği yerler haline gelmektedir.

Kent ve insanı bir bütün halinde görerek, sorumluluk taşıyan insanların çoğunluğu oluşturduğu akıllı kentler meydana getirmek zorundayız.