ÜNİVERSİTE MEZUNU OLMAK VE İŞSİZLİK

BENİ İŞE ALMezun Oldum, “İş Verin Bana”…

Günümüzün en büyük sorunlarından biri olan işsizliğin en çok etkilediği kesim genç nüfus olup, bunlar içerisinde ise yeni mezun olanlar daha çok etkilenmektedir. Okullaşma ile birlikte ilk ve orta eğitim alan nüfusun sayısının artmasına paralel olarak artan ve her kentte açılan Üniversiteler ile yükseköğretim görenlerin sayısı da artmıştır.  Bu artış ile birlikte yükseköğretim görmüş, genç nüfusumuzda işsizlik oranındaki yükseliş devam etmektedir.

Sosyal medyada işsizlik feryadı yapan gençlerin durumu, yürek yakar hale gelmiştir. İnsan kaynakları platformlarında iş arayışında olan yükseköğretim görmüş gençlerimizin çabaları ve bu işsizliğin sebep olduğu ruh hallerini tarif etmek mümkün değil. Artık iyi bir üniversiteden mezun olmanın iş bulmaya yetmediğini, gençler iyi biliyor ve yaşadıkları iş arayışlarında bu durumu çok iyi görebiliyorlar.  Ön lisans, lisans hatta yüksek lisans yapan gençlerin, iş bulma umudu ile birkaç saatlik eğitimlere sonucu verilen belgelere umut bağlaması işin en üzücü tarafı olarak göze çarpıyor.  

Biz insan kaynakları danışmanları ve uzmanlarını, iş bulmada bir taraf olarak gören halen eğitim gören ve yeni mezunların cevap aradığı birçok soru ile karşılaşıyoruz.

  • Eğitim görürken kendimizi nasıl geliştirmeliyiz?
  • Hangi eğitim ve kurslara gitmeliyiz?
  • Hangi sertifikaları alırsak, iş bulmada faydası olur?
  • İş arayışı sürecine girdiğimizde nerelere ve nasıl başvuracağız?

Gibi sorulara yanıt vermek onların gelişmesinde yada iş bulmasında çok fazla katkı sağlamıyor. Lisans alan bir öğrenciye staj ve eğitim konusunu ile ilgili farklı kaynaklara yönlenmeleri ve deneyim paylaşımlarından yararlanmaları dışında önerimiz olamıyor. Lisans eğitimi alan ve yüksek lisans yapan bir genç insanın, iş arayışı nedeniyle birkaç saatlik veya günlük eğitim ile sertifika peşinde koşmasını iyi algılamak gerekiyor.  Yüksek öğretim mezunu bu gençlerin iş bulamamaları nedeni olarak, olarak onların eğitim yada sertifika eksikliğini mi, yada temel sorun olan istihdam edilecek alanların olmamasını mı göstermeliyiz.

Her yıl işgücüne katılan üniversite mezunlarının sayısına 400 bin kişi daha ekleniyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, en son mezun olunan okul ve mezun olunan alan itibarıyla Türkiye’de 28 milyon 271 bin kişilik işgücünün, 5 milyon 388 milyonluk kısmını yüksekokul veya fakülte mezunları oluşturuyor. İşgücündeki üniversite mezunlarının sayısı 2014 yılında, önceki yıla göre yüzde 10 daha arttı. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı da,  geçen yıl 54 bin artarak 557 bine, istihdam edilenlerin sayısında 338 bin artarak 4 milyon 831 bine çıktı. Bu gelişmeler doğrultusunda yüksekokul veya fakülte mezunları arasında 2012’de yüzde 10 olan işsiz sayısının, 2015 yılında yüzde 11 civarında olması bekleniyor.

Sürekli olarak, her yıl işgücüne katılan 400 bin üniversite mezununa istihdam alanı sağlamanın zor olduğunu kabul etmek lazım.  Bu mezunların alanlarının istihdama yönelik olmaması yada belirli alanlar üzerinde yığılma olması da istihdam sağlama ayrı bir sorun olarak görülmelidir. Ulusal düzeyde insan kaynakları planlaması yapılmadığı için güncel alanlarda popüler olan bölümleri yüksek eğitimde tercih eden gençler mezun olduklarında bu bölümlerin cazibesini kaybettiğini gördüklerinde hayal kırıklığı yaşamaktadırlar.

Türkiye’de 557 bin civarında işsizlik sorunu yaşayan üniversite mezunlarının çoğunluğunu, sosyal ve kişisel hizmetler, bilgisayar, gazetecilik ve enformasyon, mimarlık ve inşaat mezunları oluşturuyor. Buna göre, imalat ve işletme mezunlarının yüzde 16,8’i, sanat mezunlarının yüzde 15,9’u, yaşam bilimleri mezunlarının yüzde 14,5’i işsizlik sorunu yaşıyor. Sosyal ve kişisel hizmetler, bilgisayar, gazetecilik ve enformasyon, mimarlık ve inşaat mezunlarının işsizlik oranı, üniversite mezunlarının genel işsizlik oranının üzerinde seyrediyor. Üniversite mezunları arasında işsizlik oranının en yüksek olduğu alan imalat ve işletme oldu. Bu alanlardan mezun olanların yüzde 16,8’i işsiz durumda bulunuyor. İşsizlik oranında imalat ve işletmeyi, sanatla ilgili alanlar izliyor. Sanat bölümlerinden mezunların yüzde 15,9’u işsizlik sorunu yaşıyor. Eğitimli iş gücünde işsizlik oranının yüksek olduğu bir diğer alan ise yaşam bilimleri. Bu alandan mezun olanların yüzde 14,5’i iş arıyor.

Sosyal ve kişisel hizmetler mezunlarının yüzde 14,3’ü, bilgisayar mezunlarının yüzde 14,2’ü, ulaştırma hizmetleri ve çevre koruma mezunlarının yüzde 14,1’i, iş ve yönetim mezunlarının yüzde 13,5’i, gazetecilik ve enformasyon mezunlarının yüzde 13,2’si, tarım, ormancılık ve balıkçılık mezunlarının yüzde 12,2’si, fizik bilimleri mezunlarının yüzde 11,9’u, mimarlık ve inşaat mezunlarının yüzde 11,2’si iş sahibi değil.  Üniversiteli işsizlerin 203 binini iş ve yönetim mezunları, 59 binini öğretmen eğitimi ve eğitim bilimleri, 46 binlik kısmını mühendislik işleri mezunları oluşturuyor.

Her yıl işgücüne katılan 400 bin üniversite mezunu ve 557 bin civarında işsizlik sorunu yaşayan üniversite mezunu olduğunu düşünürsek, gelecekteki eğitimli işsizlerin artan sayısını ve buna bağlı yaşanacak sorunları hayal etmek zor olmamalı. Yükseköğretim görmüş insanların, mezuniyet sonrası iş bulamamalarından kaynaklana birçok sorun yaşadıklarını biliyoruz. Çocukluktan itibaren bir üniversite bitirmeye ve bir unvan kazanmaya yönlendirdiğimiz gençlerin çoğunluğu istemedikleri bir bölümde eğitim almak zorunda kalıyorlar.  İstemediği bölümde eğitim alanlar ile birlikte istediği bölümde eğitim alan gençlerimizin çoğunluğu mezun olduğu alanın dışında ve istemediği bir sektörde çalışmak zorunda kalıyor. Ne iş olsa çalışırım talebi, işsizliğin getirdiği bir sonuç olarak mutsuz çalışanlar sorununu da ortaya çıkarıyor.

Her geçen gün artması beklenen yükseköğretim görmüş insan kaynağının işsizlik sorunu sadece istihdam alanları oluşturmaya yönelik çalışmalar ile giderilemeyecektir.  Eğitimde insan gücü planlaması veya işgücü planlaması yapılmadığı için, yükseköğrenim mezunlarında sürekli olarak işgücü arzı oluşmaya devam edecektir. Bu noktada ulusal boyutta bir insan kaynakları planlamasının yapılmasının mutlaka gerektiği söylenebilir. Ülkenin gereksinimlerine göre oluşturulacak istihdam alanları ve bu alanlara göre okullar ve bölümlerin açılması zor olmamalı diye düşünüyorum. Birçok ülkenin ulusal insan kaynakları planlaması varken, bizim bundan uzak kalmamız başta eğitim ve istihdam planlaması olarak sanırım en zayıf alanımız olacak. Ulusal insan kaynağı yapılamadığı için bazı alanlarda insan kaynağı bulunamazken, bazı alanlarda ise yükseköğretim görmüş gençlerimiz işsizlik sorunu yaşamaktadırlar.  Yükseköğretim görmüş yeteri kadar insan kaynağı olan bazı bölümlerde ise farklı bölümlerden mezun olanların yanı sıra bir alt eğitim kurumundan mezun olanlarında istihdam edilmesi de, yükseköğretim mezunlarının işsizlik sorunu yaşamasına neden olmaktadır.  Ulusal işgücü planlaması yapılması ve yükseköğrenimde yüksekokul ile fakülteleri ve öğrenci sayıları geleceğin ve gereksinimlerin beklentilerine göre planlamalıdır.

Yükseköğrenim görmüş gençlerin işsiz kalmasının daha ağır maliyetlerinin olduğunu da unutulmamalıdır. Yükseköğretim görmüş genç nüfusu istihdama katamayıp, işsiz bırakmanın maliyetini yok sayamayız. Eğitim gördüğü alan dışında zoraki çalışmak zorunda kalanların eğitimleri de bir maliyet olarak kabul edilebilir.

Yükseköğretimi mezunu işsizlerin karşılaştığı en önemli sorunlardan ve en önemlisi ise tükenmişlik sendromu yaşamalarıdır. Yoğun ders çalışma ve kazanmaya yönelik baskı ile Üniversiteye girişe kadar geçen sürecin ardından hemen iş bulma arzusunu kaybeden bir genç, iş arayışında karşılaştığı, deneyim, referans, bir veya birkaç dil bilme gibi yetkinliklerin sorgulanması ile tükenmişliğe yönlenmeye başlıyor. İşe alımlarda karşılaştıkları haksızlıklar, ayrımcılıklar ve hak yendi duygusu bu tükenmişliği daha çok arttırıyor. Tükenmişlik hissini yaşamaya başlayan bir kişi ise duygusal çöküş, duyarsızlaşma ve azalmış başarma motivasyonu şeklinde yaşamaya başlıyor. Bunun ardından pes etmişlik ve iş bulmaya yönelik beklentilerini azalması ve çevre baskısı ile iyice kaybetmiş duygusuna sahip oluyor ve kendini bırakıyor. Tükenmişlik sendromu yaşamaya başlayan bir genç, ailevi sorunlar ve diğer ilişki güçlükleri, dolayısıyla yalnız kalma gibi manevi kayıplar, alkol-sigara ve diğer madde kullanım bozuklukları, fizyolojik ve psikolojik belirtilerle, depresyona kadar giden ciddi olumsuzluklar ile karşılaşabiliyor.

Bu durumda karşılaştığım genç arkadaşlarımın bu durumlarına çok üzülmeme rağmen sadece konuşmaktan ve yazmaktan başka bir şey yapamadım. Bu yazıyı belki onların bu durumunu gören olur ve daha iyi anlaşılmalarını sağlamaya katkım olur amacıyla yazdım. Onların iş bulamamaktan dolayı yaşadıkları sorunları ve bunun sonucu olarak duygusal ve ruhsal sıkıntıları ayrı bir yazı konusu olarak ele almak daha uygun olacaktır.

Ekrem Öztürk

İnsan Kaynakları Uzmanı