Sevgi bir histir, peki nasıl çeşitlendirilir? Sevgi, söz değil özdür; tarifi kelimelerle bile tam anlamıyla yapılamazken, kâğıda yazılabilir mi? Yoksa büyük bir üstadın dediği gibi, “Sevgi kâğıda yazılmaz, kalbe kazınır.” mı?Sevgi, tanımlanamaz bir derinliktir. Ana sevgisi, yar sevgisi, can sevgisi, canan sevgisi… Her biri farklı yönlerden aynı kaynağa bağlanır. Ancak sevgi ya vardır ya da yoktur. Biraz var, biraz yok olmaz. Tıpkı ışık gibi; ya aydınlatır ya da karanlıktasındır.Sevginin tam bir tarifi yapılamaz, çünkü sevgi anlatılamaz; sadece yaşanır. Sevgiyi yaşamayanlar onu anlatamaz. Yol bilmeyene, yolu tarif etmek ne kadar zor ise, sevgiyi tatmamış birine sevgiyi anlatmak da o kadar imkânsızdır. Sevgiyi yaşamayan birinin onu tarif etmesi, hasret ya da hasetle olur; çünkü yaşanmamış bir duygu, ancak bir boşluk olarak kalır.Ben sevgiye fedakârlık derim. Yüreğinden kopardığın, şekilsiz ama tarifsiz duyguları sevdiğine vermek, fedakârlıktır. Ve fedakârlık, sevginin sınırını belirler. Dostoyevski’nin dediği gibi: “İnsan, fedakârlık yaptığı ölçüde sever.” Sevginin dili bin bir çeşittir; kimi güzel sözler söyler, kimi hediyeler alır, kimi sarılır, öper… Ama hakikatli seven, fedakârlık yapar. Çünkü sevgi, sevenin sevdiği için vazgeçtiği ve göze alabildiği şeyler ile ölçülür.Değerli yazar Vehbi Vakkasoğlu sevgiyi öyle güzel anlatır ki:“Sevgi, fedakârlıktır.Sevgi, sevdiğinde fani olmaktır.Sevgi, sevdiğinin ‘Hadi!’ dediğinde, ‘Nereye?’ diye sormamaktır.”Çünkü sevgi sadece akılla kavranmaz. Sevgi, kalpten hissedilen ve yaşanan bir güzelliktir. Bu yüzden, kalpsizlerin, merhametsizlerin ve maddecilerin sevgiden söz etmeye hakları yoktur.Sevgi bir bakıştır.Sevgi, selamdadır.Sevgi, tebessümdedir.Sevgi, hatır sormaktadır.Sevgi, yardım ediştedir.Sevgi, bazen bir “Geçmiş olsun”da, bazen de bir teselli sözündedir.Sevgi, pişirilen yemektedir.Sevgi, “Hoş geldin” de, “Güle güle” de, “Allah’a ısmarladık” tadır.Gerçek sevgi yürekte varsa, her şey sevgidir.Seven, sevdiğine her hâliyle, “Senden gelen, başım gözüm üstüne” der.Çünkü sevgi, kelime işi değil, hâl işidir.Sevgi, kime, ne şekilde ve ne ölçüde duyulursa duyulsun, insanın içinde yaşatması ve başkasına yansıtması gereken tüm güzellikleri barındırır. Selam, tebessüm, yardımseverlik, merhamet ve diğer tüm insani erdemler sevginin içindedir.Sevgi kalpten çıkar ve kalp dilsizdir. Sevgiyi ne bir kalp, ne bir göz, ne de bir söz tam anlamıyla anlatabilir. Sevgi, ancak bütün bir ruhun seslendirmesiyle dile gelir. Akif’in “Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım” diye dertlenmesi de bundandır. Sevginin dili yoktur ama sevgi, ruhun dilidir. O konuşmaya başladığında diğer diller susar.Sevginin kime olduğunun önemi yoktur. Önemli olan, sevginin kendisidir; sevmektir.Sevgi değer kaybetmez.Sevgi gelişi güzel verilmez.Sevgi kolay kolay bitmez.Sevgi bir güne sığmaz.Sevgi, bir günde alınan bir hediyeyle gösterilmez.Sevgin varsa, seviyorsan bunun ne saati, ne günü, ne de yılı olur.Seviyorsundur.Ve ötesi yoktur.
#EkremÖztürk