Özgürlük Üzerine

Özgürlük, tarihin her döneminde insan için en önemli bir kavram  olmuştur. Her filozof, özgürlüğü farklı bir pencereden görmüş ve kendi yaşam felsefesiyle bütünleştirmiştir. Bu yazıda, bu görsel ile sürekli karşıma çıkan Platon’dan Sartre’a kadar uzanan düşünürlerin, özgürlüğü nasıl tanımladıklarını ve bu tanımların bizler için ne anlama geldiği üzerine yazmak istedim. İnsanın temel ihtiyacı olan özgür olmak üzerine çok şey yazılabilir.  Ancak bu düşünürlerin tanımı geniş bir tanımlama sunmaktadır.

Platon: “Öğrenerek”

Platonun bu söylemine göre özgürlük, bilgiye ulaşmakla mümkün olur. Buna göre cehalet, insanı kısıtlar ve zincirler. Bilginin ışığı altında, insan, kendini ve çevresini daha iyi anlayarak, kendi yolunu aydınlatabilir. Bilgi, insanı özgür kılan bir araçtır ve bu araç, insanın gerçek doğasını keşfetmesini sağlar.

Aristo: “Düşünerek”

Ariston’un söylemine göre özgürlük anlayışı ise düşüncenin gücüne dayanır.  Buna göre insan, aklını kullanarak kendi sınırlarını aşabilir ve özgürlüğüne kavuşabilir. Düşünmek, insanın içsel özgürlüğünü kazanmasına olanak tanır. Aristo’nun bu yaklaşımı, akıl ve mantığın, insanı özgürlüğe taşıyan en güçlü araçlar olduğunu gösterir.

Bence; Aklını kullanabilen insan, gerçek özgürlüğe ulaşır. Düşünmeden yaşamak, tutsaklıktır.”

Nietzsche: “Kendin Kalarak”

Nietzsche’nin özgürlük yaklaşımı ise insanın kendine sadık kalmasıyla ilgili görünüyor. Kendi olabilmek, başkalarının etkisinden sıyrılmak ve kendi değerlerini oluşturmakla mümkün olur. Nietzsche’ye göre özgürlük, insanın içsel bir devrim yaparak, kendini olduğu gibi kabul etmesi olarak tarif edilebilir.

Camus: “Baş Kaldırarak”

Albert Camusa göre özgürlük, başkaldırma eylemiyle ilişkilidir. Ona göre, insanın kendi varoluşunu ve değerlerini savunması, onu özgür kılar. Başkaldırmak, sadece dışsal otoritelere değil, aynı zamanda içsel sınırlamalara da karşı bir duruştur. Camus’nün bu yaklaşımı, özgürlüğün aktif bir eylem olduğunu vurgular.

Sartre: “Eyleme Geçerek”

Jean-Paul Sartrenin söylemi, özgürlüğü varoluşçu bir perspektiften ele alıyor. Ona göre, insan eylemlerinden sorumludur ve bu sorumluluk, özgürlüğü doğurur. Eyleme geçmek, insanın kendi varoluşunu anlamlandırma çabasıdır. Sartre, insanın kendi seçimleriyle özgürlüğüne kavuşabileceğini savunuyor.

İbn Rüşd: “Vicdanlı Olarak”

İbn Rüşd’e göre özgürlük, vicdanın sesini dinlemekle mümkün gibigörünüyor. Vicdan, insanın içten gelen pusulasıdır ve bu pusula, doğruyu yanlıştan ayırmamıza yardımcı olur. Vicdanına kulak veren insan, kalbi bir huzur ve özgürlük hissi kazanır.

Farabi: “Kalbine Kulak Vererek”

Farabi’nin özgürlük anlayışı ise benim çok benimsediğim insanın kalbine kulak vermesi üzerine kuruludur. Kalp, insanın duygusal ve manevi merkezidir ve hisleri oluşturur. Hislerini dinleyen ve onunla hareket eden insan, kendi özünü bulur ve bu öz, onu özgürlüğe taşır.

“Kalbine kulak veren, içinden gelen bir özgürlüğü bulur.”

Sonuç

Her bir filozofun özgürlük anlayışı, insanın farklı yönlerini vurgular. Bilgi, düşünce, eylem, başkaldırı, vicdan ve kalp…

Bu unsurlar, insanın özgür olma yolculuğunda birer rehberdir. Özgürlük, tek bir tanıma sığdırılamayacak kadar derin bir kavramdır ve bu derinlik, farklı düşünürlerin gözünden bakıldığında daha da belirginleşir.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑