Hayat bazen hareketsizlikle sınanır. Sabırlısınız ama beklemiyorsunuz. Özgürsünüz ama seçim yapmıyorsunuz. Müsaitsiniz ama hiçbir şey sizi harekete geçirmiyor. Ne bir talep, ne bir arzu, ne de bir dayatma… Hareketsizlik, bu anlamda, hayatın içinde görünmez bir felaket haline dönüşebilir. Hareketsizlik neden tehlikelidir? Çünkü insan, hiçbir şey istemeden, hiçbir şey beklemeden, hiçbir şeyi dayatmadan yaşamayı alışkanlık haline getirdiğinde, ruhunu köreltebilir. İstemsizlik ve duyarsızlık, bir tür içsel çürüme yaratır. Görüyormuş gibi bakmak, duyuyormuş gibi dinlemek… Oysa gerçekte hayatla bağını koparmışsındır. Hayat bazen bize oyun oynar deriz ya, aslında oyunun içindeyizdir; farkında değilizdir çünkü kaybeden olduğumuza inandıramamışızdır kendimizi. Hareketsizlik, bu yanılsamayı körükler. İnsan kazandığını sanarken, farkında olmadan kayıplarını büyütür.
Ne demiş eskiler: “Öküzün dünyası ancak ve ancak gözünün gördüğü kadar.” Kimse, yüreğinin büyüklüğünden fazlasıyla sevmez, zekasından fazlasıyla anlamaz. Boşuna anlatmaya çalışmak yerine, insan, kendi yolunu bulmaya ve harekete geçmeye odaklanmalıdır. Hareketsizlikten kurtulmanın tek yolu, küçük de olsa bir adım atmak. Hayatı yeniden hissetmek, görmek ve duymak için bilinçli çabalar göstermek. Bir hedef belirlemek, bir tutkuya sarılmak, bir hayale yönelmek…
Hayat, sürekli bir akış içindedir. Bu akışa uyum sağlamak ve bir parçası olmak, insanın kendi potansiyelini keşfetmesi için gereklidir. Sabır ve özgürlük, harekete geçmekle anlam kazanır. Aksi takdirde, insan kendi hayatını sessizce çürütür. Unutmayın, hiçbir şey yapmamak da bir seçimdir. Ama bu seçimin bedeli, çoğu zaman ağır olur.
#ekremozturk

Yorum bırakın