Üniversite mezunu bir genç kızın hikâyesi, günümüzün en önemli sorunlarından biri olan mezun istihdamını ve gençlerin iş hayatındaki mücadelesini bir kez daha gözler önüne seriyor. Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümünden mezun olacak bu genç kız, bitirdiği kendi alanında bir iş bulamadığı için ailesinin geçimine katkı sağlamak amacıyla ayakkabı tamircisi olan babasının yanında çalışıyor. “Başka bir gelirimiz yok,” diyor, sessiz ama bir o kadar güçlü bir şekilde. Bu şartlarda muhtemelen bitireceği lisans bölümünde iş bulması çok zor olacak.
Bu durum, gençlerin kendi alanlarında iş bulamadıkları için hayal kırıklığı yaşamalarının yanı sıra, geleneksel mesleklerin devamlılığına katkı sunmalarını da beraberinde getiriyor. Babasının mesleğini öğrenme ve bu geleneksel sanatı yaşatma çabası, hem takdir edilesi hem de üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Kendisine hem azmi hem de sorumluluk bilinci için içtenlikle tebriklerimi sunuyorum.
Ancak, bu hikâye, ulusal düzeyde bir insan kaynakları planlamasının ne kadar hayati olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Her yıl binlerce genç mezun, kendi alanında iş bulamıyor, farklı işlerde çalışarak hayata tutunmaya çalışıyor ya da işsiz kalıyor. Bu durumun temel nedenlerinden biri, eğitim sistemimizin ülkenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmemiş olmasıdır.
Ne Yapılmalı?
Ulusal İnsan Kaynakları Planlaması: Ülke genelinde sektörlerin ihtiyaçlarına göre bir insan kaynakları planı hazırlanmalı. Hangi alanlarda mezunlara ihtiyaç var, hangi sektörlerde yoğunluk yaşanıyor gibi veriler doğrultusunda eğitim kontenjanları belirlenmeli.
Yükseköğretim Programlarının Yeniden Düzenlenmesi: Üniversitelerde açılan bölümler, iş gücü piyasasının taleplerine uygun hale getirilmeli. Mevcut bölümler, mezunların iş bulma oranlarına göre gözden geçirilmeli.
Geleneksel Mesleklere Destek: Teknolojinin gelişmesiyle azalan geleneksel meslekler, gençler için alternatif bir iş kolu olabilir. Bu mesleklerin yaşatılması için teşvikler sağlanmalı ve eğitim programlarına dahil edilmelidir.
Bu genç kızın hikâyesi, bir yandan üzücü bir tabloyu ortaya koyarken, diğer yandan toplumumuzun dayanışma ve adaptasyon yeteneğini de yansıtıyor. Ancak, bireylerin bireysel çabalarının ötesine geçerek, sistematik bir çözüm üretmek zorundayız. Aksi halde, yalnızca alanında iş bulamayan gençler değil, alternatif bir iş seçeneği dahi bulamayan bir nesille karşı karşıya kalabiliriz.
Yükseköğretim sistemimizin, gençlerin geleceğini garanti altına alan bir yapıya dönüşmesi dileğiyle…
Yorum bırakın