Hayat Bir Liman İse

“Bir limandır hayat” mı demeli, yoksa “limanlarla dolu bir hayat” mı? İşte üzerine düşünülmesi gereken bir soru.
Eğer hayat bir limansa, uğrak alanları karaya mı kayar?
Yok eğer hayat limanlarla doluysa, bu durumda bir okyanus mudur?

Bu iç içe geçmiş soruların derinliğinde düşünürken, gelin birlikte Yahya Kemal Beyatlı’nın ünlü Sessiz Gemi şiirini okuyalım:

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan,
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Eğer hayatı bir liman olarak düşünürsek, şiirdeki gibi “demir alma” zamanı geldiğinde, meçhule doğru sessizce yola çıkılır. Ancak hayat “limanlarla dolu bir yolculuk” olarak görülürse, şiirin sunduğu durağan ve vedalarla dolu liman imgesiyle tam olarak örtüşmez.

Limanlarla dolu bir hayatta ise, sürekli bir hareket ve seçim hali vardır. Her seçim bir limandır. İnsan, bu limanlarda neyle karşılaşacağını bilmeden karar verir ve demir atar. İşte hikâyeler böyle başlar.

Her liman, keşfedilmeyi bekleyen bir umut barınağıdır. Bu umut, insanı kendine çeker. Umut, insanın en güçlü silahıdır. Fakat bu silah hem sizi ileri taşıyabilir hem de yanıltabilir. Onu nasıl kullandığınız ya da ona nasıl aldanacağınız, sizin ellerinizdedir.

Her liman bir hikâye, her hikâye bir tecrübedir. İyi ya da kötü olması fark etmeksizin, tecrübe daima bir kazançtır. Çünkü aslında kötü tecrübe yoktur; sadece öğreten tecrübeler vardır.

Gerçek şudur: Okyanus olan hayatta, her limanda demir atılabilir; ama her demir alınışta, insan yine kendisiyle kalır.
Bu durum “ben ve içimdeki ben” arasındaki ilişkiyle açıklanabilir.
Limanlar, bazen mendil ve kol sallanarak yolcu edilen gemilere tanıklık eder; bazen de hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce açılan gemilere…

Siz daha limandayken bile denize baktığınızda, dalgalar kıyıya çarpar.
Ve eğer lodos varsa, şu sorular sizi yoklar:

“Lodos varsa şayet, var mıdır sığınacak bir liman oralarda?
Yoksa dalgalara dayanabilecek kadar güçlü müdür gövden,
ya da yırtılmayacak kadar sağlam mıdır yelkenlerin?”

Bazen lodos size karşıdır ama yine de demir almak istersiniz. Çünkü asıl sorun lodostan çok, içinde bulunduğunuz limanın size ne kadar dayanıklı olduğudur.

Bu da bize şunu gösterir:
Her liman, sığınılacak bir yer değildir.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑