Genç İşsizlik ve “Ev Gençleri” Gerçeği

Haziran 2025 verilerine göre, Türkiye’de genel işsizlik oranı %8,6 olarak açıklanırken, 15-24 yaş grubunu kapsayan genç işsizlik oranı %16,2’ye yükseldi. Yani gençlerde işsizlik oranı, genel işsizlik oranının neredeyse iki katına ulaşmış durumda. Bu tablo bana bir kez daha gösteriyor ki, üniversite eğitimi almak gençlerimiz için tek başına güvenli bir gelecek anlamına gelmiyor.

TÜİK verileri de bu durumu destekliyor. Üniversite mezunlarının kayıtlı istihdam oranı %75,6. Yani her dört mezundan biri işsiz. Üstelik ortalama ilk iş bulma süresi 14,4 ay. Bazı bölümlerde bu süre kısalsa da, çoğu alanda bir yılı aşan bir bekleyiş söz konusu. Düşünebiliyor musunuz, gençlerimiz dört yıl, bazıları beş-altı yıl emek veriyor, mezun olduktan sonra neredeyse bir buçuk yıl iş arıyor.

Son dönemde “ev gençleri” diye bir kavram ortaya çıktı. Üniversiteyi bitirip iş bulamayan, ekonomik bağımsızlığını kazanamayan ve ailesiyle yaşamaya devam eden gençlerimizi anlatmak için kullanılıyor. Bu tanım aslında çok şey söylüyor. Düşünün; bir genç farklı bir şehirde, özgür bir ortamda, yeni kültürlerle yoğrularak yıllar geçiriyor. Sonra mezun olup cebinde harçlığı olmadan, iş bulamadan, ailesinin yanına dönüyor. Bu yalnızca ekonomik bir mesele değil; gençlerimizin özgüvenini, geleceğe olan umudunu da törpülüyor. Açık söylemek gerekirse bu, ülkenin en önemli toplumsal sorunlarından biri haline gelmiş durumda.

Ben bu tablonun temelinde ulusal insan kaynakları planlamasının eksikliğini görüyorum. Eğitim sistemimiz ile işgücü piyasası arasındaki kopukluk, gençlerimizi hayata hazırlamak yerine hayal kırıklığına sürüklüyor. Hangi alanlarda istihdam ihtiyacı varsa ona göre bölüm açılması ya da kapatılması gerekiyor. Gençlerimiz lise yıllarında mesleklere doğru yönlendirilmeli. Eğitim ile istihdam arasındaki köprü kurulmadıkça, diplomalı işsizlik kaçınılmaz hale geliyor.

Bugün “ev gençleri” sayısı her geçen yıl artıyor. Eğer bu gidişata dur denmezse yarının daha büyük sorunları olacak. Gençlerimiz, ailesine bağımlı bireyler değil; kendi ayakları üzerinde duran, üretken ve özgüvenli insanlar olmalı. Türkiye’nin geleceği buna bağlı.

Ben inanıyorum ki, doğru planlamayla, gençlerimizin enerjisini üretime dönüştürecek adımlar atılabilir. Ama bunun için vakit kaybetmeden harekete geçmemiz gerekiyor. Çünkü bu ülkenin en büyük sermayesi, iş bulamayıp evlerinde bekleyen gençler değil; kendi yolunu çizen, geleceğini inşa eden gençler olmalıdır.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑