Geçtiğimiz günlerde Habertürk’te dikkat çekici bir haber izledim. Haberde Z kuşağının işverenden talepleri sıralanıyordu:
- 80-100 bin TL maaş
- Ücretsiz yemek ve atıştırmalık
- Haftada 4 gün mesai, 3 gün izin
- Uyuma alanı
- Oyun alanı
İlk bakışta abartılı ya da gerçeklikten kopuk görünen bu beklentiler, aslında kuşakların iş hayatına bakış farklarını gözler önüne seriyor.
Benim kuşağım olan X kuşağı için iş hayatı bambaşka bir zeminde şekillenmişti. Bizim tek bir önceliğimiz vardı: “Yeter ki iş olsun.” Sekiz saat boyunca dolu dolu çalışmayı, hatta gerektiğinde daha fazlasını yapmayı göze alırdık. Çünkü o dönemlerde gelecek kaygısı bugünkü kadar belirgin değildi. İş bulmak, düzenli bir gelire sahip olmak ve işini kaybetmemek en büyük motivasyondu.
Oysa bugün tablo farklı. İşsizlik oranları yüksek, gelecek kaygısı daha derin ve belirsizlik had safhada. Z kuşağı bu gerçekliğin tam ortasında büyüdü. Buna rağmen, taleplerine baktığımızda, işten çok yaşam tarzını öne çıkaran bir bakış açısıyla karşılaşıyoruz. Daha çok kazanmak, daha az çalışmak, iş yerini yalnızca iş değil; aynı zamanda sosyal yaşam alanı olarak görmek istiyorlar.
Bu durum, sadece bireysel tercihlerden ibaret değil. Dünyanın hızla değişen iş yapış biçimleri, esnek çalışma modelleri, uzaktan çalışma kültürü ve iş-özel yaşam dengesi üzerine artan farkındalık da Z kuşağının bu taleplerini besliyor.
Şimdi kendimize şu soruyu sormalıyız:
- Bu talepler gerçekten abartılı mı?
- Yoksa geleceğin iş dünyasının habercisi mi?
X kuşağının iş disiplinini, Y kuşağının dönüşüm arayışını ve Z kuşağının özgürlük taleplerini birlikte değerlendirdiğimizde, aslında iş dünyası kaçınılmaz bir dönüşümün eşiğinde. Belki de Z kuşağının sesini “yüksek beklentiler” olarak değil, “geleceğin iş modellerine dair ipuçları” olarak okumalıyız.
Sonuçta her kuşağın hayata ve işe bakışı, yaşadığı dönemin şartlarıyla şekilleniyor. Dün bizim için “iş” tek başına bir değerken, bugün Z kuşağı için “işin yanında hayatın da değerli olması” ön planda. Belki de bu farklılık, iş dünyasını daha insani, daha dengeli ve daha sürdürülebilir bir noktaya taşıyacak.
Ekrem Öztürk olarak 40+ yıl iş hayatında, hâlâ öğrenmeye devam eden biri olarak kendi kuşağımla bugünün gençlerini yan yana düşündüm. Onların sesini “yüksek beklenti” değil, “geleceğe dair ipucu” olarak görmekte fayda var.
“Z Kuşağı, belkide daha az iş istemiyor. Daha akıllı, daha esnek ve daha sürdürülebilir işler istiyorlar; refahlarından ödün vermeden profesyonel olarak gelişmelerine olanak tanıyan işler.”

Yorum bırakın