“Bu ülkede artık bir maçın sonucu değil, sonucunun temizliği tartışılıyor.”
Türkiye Futbol Federasyonu’nun açıkladığı veriler, Türk futbolunda belki de tarihin en ağır güven bunalımını gözler önüne serdi. Üst klasmanda görev yapan hakemlerin on binlerce kez bahis oynadığı, bir hakemin tek başına 18.227 kez bahis işlemine girdiği, onlarcasının kendi klasman maçlarına bahis yaptığı ortaya çıktı.
Bu tablo sadece bir skandal değil;
meslek etiğinin, meslek onurunun ve meslek ahlakının çöküşüdür.
Hakemlik gibi tamamen güven üzerine inşa edilmiş bir yapıda bu çürüme yaşanmışsa, artık konuştuğumuz şey teknik hata değil, ahlaki iflastır. Dahası bu durum bize başka bir gerçeği de hatırlatıyor: Türkiye’de meslek etiği yalnızca futbolda değil, birçok alanda aşınmış durumda. Eğitimde, sağlıkta, basında, mimaride, hatta kamu yönetiminde bile benzer bir erozyon yaşanıyor. Futbol sadece bunu en çıplak şekilde görünür hale getirdi.
Bugün artık taraftar olarak maç kazandığımızda bile içimiz rahat değil.
Sevincimizin yerini şüphe aldı:
“Bu maç sahada mı kazanıldı, yoksa masada mı?”
Bir penaltı düdüğünün insanlarda sevinçten çok utanç uyandırması, futbolun skorundan önce vicdanını kaybettiği anlamına geliyor. Çünkü güven olmadan heyecan da, sevinç de, inanç da ayakta kalmıyor.
Futbol bu toplumda sadece bir oyun değildir.
Kuşaktan kuşağa aktarılan bir kültürdür, aidiyettir, hafızadır, tribün birlikteliğidir. Üç neslin aynı tribünde yan yana durduğu yerde hakemin bahis ekranına baktığını öğrenmek, yalnızca bir maçı değil, o kültürü de lekeler.
Peki bu çöküşün içinden yeniden bir doğuş çıkabilir mi?
Evet, çıkabilir. Ama bunun için:
Şeffaflık şarttır.
Karar mekanizmaları bağımsızlaşmalıdır.
Etik eğitimleri kâğıt üzeri olmaktan çıkmalıdır.
Hata ile ihanet arasındaki fark hukuk önünde netleşmelidir.
Çünkü hata insanidir,
ama ihanet mesleğin ölümüdür.
Bugün futbol kamuoyunun önündeki soru şudur:
“Bu yaşananlar Türk futbolunun dönüm noktası mı, yoksa iflası mı?”
Cevabı, bu çöküşten ders çıkarıp çıkarmayacağımız belirleyecek.
Unutulmamalı: Futbolun en önemli çizgisi kale çizgisi değil, vicdan çizgisidir. Top çizgiyi geçse de geçmese de, vicdan geçemiyorsa o maç aslında kaybedilmiştir.
Şimdi mesele skor değil, yeniden güveni inşa etmektir. Çünkü güveni kaybeden her şey yıkılır;
güveni geri kazanan her şey yeniden ayağa kalkar.

Yorum bırakın