Bazen insanları sabırsız sanıyoruz.
Oysa mesele sabırsızlık değil.
Mesele, gereksiz olana tahammülün olmaması.
Bu iki kavram çoğu zaman birbirine karıştırılıyor. Oysa sabırsızlıkla tahammülsüzlük aynı şey değildir. Aralarındaki farkı ayırabildiğimizde, hem kendimizi hem de hayata karşı tutumumuzu daha doğru bir yere koyabiliyoruz.
Sabır ve Tahammül: Aynı Şey Değil
Sabır, bilinçli bir bekleyiştir.
Bir sürecin olgunlaşmasına, bir insanın kendini toparlamasına, bir sonucun zamanla ortaya çıkmasına alan tanımaktır. Sabırda bir anlam, bir umut ve çoğu zaman bir amaç vardır.
Tahammül ise daha farklı bir yerde durur.
Tahammül, hoşuna gitmeyene rağmen katlanmaktır. Çoğu zaman içten içe zorlanarak, istemeden ama susarak devam etmektir. Sabır güçlendirirken, tahammül uzun sürdüğünde yorar.
Sabır seçilerek yapılır.
Tahammül ise çoğu zaman mecburiyetten doğar.
Sabırsızlık, tahammülsüzlüğün daha tez canlı, daha hızlı ortaya çıkan hâlidir.
Beklemek istemezsin, süreci hızlandırmak istersin, hemen sonuç beklersin. Bu hâl, bazen acelecilikten, bazen de kontrol ihtiyacından beslenir.
Tahammülsüzlük ise bir birikimin sonucudur.
Sabredersin, beklersin, anlamaya çalışırsın…
Ama her insanın bir eşiği vardır.
O eşik aşıldığında, öfkeyle değil, netlikle çıkan bir cümle olur:
“Yeter artık.”
Bu bir ani patlama değil, sınır çizme anıdır.
Sürekli Sabretmek Erdem midir?
Toplum bize hep sabrı över:
“Sabret.”
“Alttan al.”
“İdare et.”
Ama çok az sorulan bir soru vardır:
Neye kadar, kime karşı ve hangi bedelle?
Sürekli sabretmek her zaman erdem değildir.
Özellikle;
Yanlış insanlara,
Tekrarlanan yanlış davranışlara,
Değişmeye niyeti olmayan tutumlara karşı gösterilen sınırsız sabır, bir süre sonra insanın kendisine yaptığı bir haksızlığa dönüşür.
Sabır, doğru yerde anlamlıdır.
Yanlış yerde ise insanı tüketir.
Hayatta bazı anlar vardır ki:
Sabretmek değil, dur demek gerekir.
Tahammül etmek değil, mesafe koymak gerekir.
Beklemek değil, harekete geçmek gerekir.
Yanlış davranışlara karşı tahammülsüzlük,
yanlış insanlara karşı sabırsızlık aslında birer kendini koruma refleksidir.
Bu sertlik değildir.
Bu kabalık değildir.
Bu, insanın kendine karşı sorumluluk almasıdır.
Aslında sabırsız değiliz.
Sadece;
Anlamsıza,
Oyalamaya,
Sürekli tekrar eden yanlışlara tahammül etmiyoruz.
Sabır kıymetlidir.
Ama sabrın da bir sınırı olmalıdır.
Çünkü sabır sonsuzlaştığında erdem olmaktan çıkar, yük hâline gelir.
İnsan, en çok sabrettiği yerde değil; gerektiğinde sınır koyabildiği yerde güçlenir.

Yorum bırakın