Görmek, Bilmek ve Susmak Üzerine

Bilmek ama anlatmamak, görmek ama sormamak, hissetmek ama belli etmemek, yutmak ama unutmamak… Hayatın içinde, özellikle de güç dengelerinin hassas olduğu ortamlarda, bu dört ilke bir hayatta kalma stratejisi haline gelir. Ama bu, insanın en temel özelliklerinden, yani düşüncelerini seslendirme ve duygularını hissettirme yetisinden uzaklaşması anlamına gelir.

Bazen bildiği bir şeyi dile getirmemek, insanın kendini koruma yöntemi olabilir. İş hayatında, sosyal ilişkilerde veya aile içinde fazlasıyla dürüst olmak, beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden bazı bilgileri paylaşmamak, suskun kalmak, bir tür savunma mekanizması haline gelir. Ancak bu, insanın özgürlüğünden ödün vermesine neden olabilir.

Duygularını kontrol edebilen insan, dış dünyaya karşı güçlü bir duruş sergileyebilir. Çoğu zaman duyguların açık edilmesi, rekabetin yoğun olduğu ortamlarda bir zayıflık olarak görülür. İnsan, hissettiklerini gizleyerek kendini daha sağlam bir konumda tutmaya çalışır. Fakat duyguların bastırılması, insanın kendi iç dünyasında derin yaralar açabilir.

Bastırılan her duygu, insana bir yük oluşturur. Görülüp de sorgulanmayanlar, hissedilip de ifade edilmeyenler, söylenmek isteyip de yutulan sözler zamanla insanın içinde birikir. Bu birikim, ya bir gün patlamaya yol açar ya da insanın ruhunda derin izler bırakır. Ya da insan, tümden insan olma özelliğini yitirir.

Toplumsal olarak da bu düşünce biçimi, nesilden nesile aktarılan bir öğreti gibidir. Geleneksel yapılar içinde bireyden beklenen, çoğu zaman suskun kalmak ve başkalarının ne diyeceğini düşünerek hareket etmektir. “Sustum, duydum, gördüm deme; başına iş gelir.” nasihati, insanı susmaya zorlar. Ancak bu, bireyselliğin ve özgürlüğün önüne set çekebilir.

Bilmek ama anlatmamak, görmek ama sormamak, hissetmek ama belli etmemek, yutmak ama unutmamak…
Belki de en zor olan, bu dengeyi kurabilmektir.

Ama insan özgür olmalı, özgür düşünmeli ve özgürce kendini ifade edebilmelidir.

NOT: Bu görsel, The Sopranos dizisinden Tony Soprano karakterinin bir sahnesine ait.

Yorum bırakın

WordPress.com'da bir web sitesi veya blog oluşturun

Yukarı ↑